Yazacak, söyleyecek ne çok şey var.  Keyifle geçen harika günlerin ardından şehre dönünce bir garip hissettim kendimi. Benim Ada takıntımı zaten biliyorsunuz. Daha önce epeyce sözünü etmiştim. Onun için bir Ada’da olmak benim için zaten yeterince heyecan verici. Buna bir de Edebiyat eklenince, hele hele konuklardan biri de ben olunca değmeyin keyfime. Bu yılın teması, “Edebiyat Denizleri Aşar, Karalara Ulaşır” idi… Ada kavramı daha öne çıktı bir bakıma…

ADA VE EDEBİYAT

Bu yıl ikincisi yapılan bu güzel Edebiyat Etkinliği için aylardır o kadar özenli bir çalışma yürütülüyor ki, hayran kalmamak mümkün değil. Yazarların seçimi, tanıtımı, kitapların temini, konaklamaları, ulaşımları ve daha pek çok detay ince ince düşünüldü. Ben de sürecin bir parçası olarak bunları yakinen tecrübe ettim. Bütün bu süreçte desteğini asla esirgemeyen sevgili dostum Esengül Taran Fleckenstein’i da sevgiyle anıyorum bu vesile ile. Zerafeti ve titizliği ile süreci hepimiz için konforlu hale getirmeyi çok güzel başardı. Sevgili Nermin Mollaoğlu’nu da anmadan geçemem. Onun da hemen her aşamada desteği ile güç buldum.

MARMARA ADASI EDEBİYAT GÜNLERİ

Etkinlikten bir gün önce adada oldum. Geçen sene sadece izleyici olarak geldiğim bu etkinlikte konuk olmak beni o kadar heyecanlandırdı ki, biraz daha beklemek istemedim sanırım. Üstelik denize girmeye de pek özenmiştim geçen yıldan… Sevgili arkadaşlarım Müge ve Deniz Enön’ün kendileri gibi samimi, zevkli ve harika otellerinde kalıyorum yine, diğer yazarlardan farklı bir tercih yaptım. Çünkü biraz da tatil yapmayı planlamıştık ailecek. 

Denizevi Karvunyi çok keyifli bir otel. İnce zevkle döşenmiş odalar, tekne ile ulaşım keyfi, sakinlik ve bolca dostluk var.  Dalga sesleri ile uyuyup, cırcır böceklerinin sesi ile gözünüzü açtığınızı hayal edin… İnanın çok keyifli… Geçen sene tadı damağımda kalmıştı, tüm bunları ne kadar çok istemiş ne kadar çok hayal etmişim ki gerçek oldu işte… Çocuklara da söyledim, hayal etmekten sakın ola ki vazgeçmeyin…

Ada her haliyle, her vaktiyle güzel… Kuzenlerimle zaman açısından tesadüf etmek de ayrı bir keyif oldu. Onun da tadını çıkardık bol bol…

EDEBİYAT GÜNLERİ -1. GÜN

4 Ağustos akşam üzeri itibariyle etkinlik başladı. Her biri birbirinden içerikli iki güzel sohbet dinledik ilk gün. Mekanlar da çok güzeldi. İlk söyleşi Avni-Jale Özken Marmara Adalar Müzesinde Haluk Oral ve Turhan Günay’ın “Cumhuriyetimizin 100. Yılında Edebiyatımız” başlıklı idi. Geçmişten bugüne Edebiyat dünyasında bir gezintiye çıktık birlikte…Müzenin bahçesi tıklım tıklım doluydu ve tüm etkinlik boyunca da ilgi hiç azalmadı. Hayran olunacak bir dinleyici kitlesi vardı her zaman. İlgili, meraklı… Bu arada bu güzel müzenin resmi açılışı da bugün olacaktı. Ada için güzel bir kazanım.

Ardından yine aynı mekanda Murat Uyurkulak ve Mahir Ünal Eriş, Eylül Görmüş’ün moderatörlüğünde “Yazarlar ve Geçmişin Hayaletleri” başlıklı bir konu ile zihinlerimizde yeni pencereler açtılar.

SEYİR TERASINDA MÜZİK VE EDEBİYAT

Günün kapanışı adanın tartışmasız en güzel manzarasına sahip Seyir Terasında idi… Muhteşem gün batımı ve rüzgarda salınan ağaçların altında iki genç yeteneği, iki genç müzisyeni Ada Enön ve Can Erkekli’yi dinledik. Birbirinden yetenekli iki genç, geleceğe olan umutlarımızı arttırdı. Sanatlarının yanında zariflikleri ile de hayran olduk kendilerine…

Onların ardından yine aynı güzel manzarada bu kez Şiir Dinletisi süsledi geceyi. Asuman Susam, Altay Öktem ve Gonca Özmen şiirleri ile epeyce düşündük, hislendik.

Adanın keyifli mekanlarından Birol Restaurant’ta tüm yazarlar yemekteydik ilk akşam. Benim için bir ilkti ve çok özeldi. Yemek boyunca kah dinleyerek, kah eşlik ederek içinde olduğum bu ortam bana çok haz verdi.

GELECEĞİN YAZARLARI İLE BULUŞMA

5 Ağustos sabahı biz çocuk yazarlarına sıra gelmişti. Aysun Altındağ’ın Saraylar’da benim de Marmara Halk Kütüphanesinde etkinliklerimiz vardı.

Adanın muhteşem manzaralı kütüphanesinde ki size daha önceki yazımda da bahsetmiştim, minik okuyucularımla buluştum. Yaş ortalaması öngördüğümden biraz küçüktü ama hepsi oldukça katılımcı idi. Sevgili öğretmenleri Gökçe Hanım’ın da yönlendirmesi ile çok zevkli bir etkinlik yaptık.  Kimi yazdı, kimi çizdi. Kimi her ikisini de yaptı. Annelerine hediye etmek istedi kimisi, kimisi de bana vermek istediğini söyledi. Çok güzel yazılar yazmışlardı, ben de onların imzalarını almak istedim, ilk kitap denemeleri için.  Edebiyat dünyasının ve geleceğimizin yazar adaylarının ilk imzalarını almak çok kıymetli… Dilerim daha pek çok güzel yazılar yazarlar. Bol bol hayal kurduk birlikte. Ne kadar duyarlı ne kadar hassas olduklarını yazılarından anlamamak mümkün değil. Hele ormanla ilgili bir yazı vardı ki okurken gözlerim doldu. Keşke hep çocuklar gibi masum kalsak… Onlar kadar temiz olsa yüreklerimiz.

ADA DOSTLUĞU

Etkinlik bitiminde annem ve kardeşimi karşılamaya gittim. Birlikte otelimize geldik, sonra sevgili dostlarım Aysel ve Emel geldiler Avşa’dan.  Her zaman birlikte olmanın doyumsuz tadını çıkardık gün boyu.  Hep birlikte öğleden sonra başlayan söyleşileri izlemeye gittik. Sevgili Ebru ve Koray’da Gönen’den gelmişlerdi birlikte olmak için. Sevdikleriniz ile sarmalanınca tadına doyulmuyor mutluluğun….

Bu kez yine Müzenin bahçesindeyiz, hava inanılmaz sıcak ama varsın olsun… Herkes mutlu, ilgi oldukça fazla… Konuk yazarlar Mine Söğüt ve Hakan Akdoğan’ın “İçeriye Kovulmak- Dışarıya Kilitlenmek” başlığı ile bir söyleşileri var ilk olarak. Duvarın üstünde oturmuş iki yazarın sözleri bizi epeyce düşündürdü. Aysel Hocamın felsefi açılımları ile daha da zenginleşti konu. Neresi içerisi- neresi dışarısı? Derin derin düşünmek için alın size bir soru…

İkinci oturumun konuk yazarları, Defne Suman ve Dimitris Sotakis… Moderatörlüğü Cem Erciyes, çevirileri Mehmet Akif Yıldırım yaptı. Söyleşinin başlığı “Hangi Adada Yaşıyoruz, Hangi Adaya Bakıyoruz” … Ada kavramına farklı bir bakış açısı geldi bu kez. İçimdeki Ada tanımı daha bir yerine oturdu sanki. Kitaplarından örnekler, bakış açıları…Çok doyurucu bir sohbetti.

Peşinden Sema Kaygusuz, “Edebiyat Yeni Bir İnsan Yaratabilir mi?” sorusuna açıklık getirdi anlatımı ile. Edebiyat neler yaratmaz ki? Yeter ki içinde olmak isteyin…

İkinci akşam yemek bizim otelde. Ulaşım deniz yolu ile. Tekneden inen yazarlar, özenle hazırlanmış masalara, ortama hayran oldular. Menü de lezzetler de pek keyifli. Masalarda ki sohbet de öyle. Yazarlar için özenle hazırlanmış hediyelere geldi sıra, adanın en önemli ürünü adının kaynağı Marmara yani Mermer biliyorsunuz. Bir mermer kase ve mis gibi kokan adaçayı… Bir o kadar değerli, bir o kadar güzel, bir o kadar ince zevkin ve düşüncenin ürünü… Ve ertesi gün gelen Avşa’nın mis kokulu üzümlerinden yapılan Büyülübağ şarap… Her detay çok çok güzeldi…

Çok zevkli bir yemekti… Ortam-müzik-sohbet ve gecenin sonunda deniz…

SINIRSIZ HAYALLER

Ertesi sabah bu kez benim etkinliğim Saraylar Kütüphanesinde idi. Ulaşımımı sağlayan arkadaş ile yol boyunca epeyce sohbet ettik. Çok güzel, yemyeşil bir yol. Biraz virajlı sadece. Saraylar adanın mermer yataklarının bulunduğu bölge. Pek çok Mermer ocağı ve onları işleyen şirket var. Mermer Heykel Sempozyumu yapılmış geçen yıl. Hemen her yerde heykeller var. Geçen yazımda adanın mermer heykellerinden söz etmiştim hatırlarsanız.

Bora Öğretmen çok güzel organize etmiş her şeyi. Çocuklar bu kez biraz daha büyük. Planladığımız yaş grubunda. Önce sohbet ediyoruz. Sonra yazmaya başlıyorlar. Masalar arası dolaşıp yazdıklarına bakıyorum, heyecanlılar. “Yazmak ne kadar zor, nasıl yazıyorsunuz”, diyorlar. “Hiç de kolay olmuyor ben de zorlanıyorum”, diyorum. Hayal kurmanın öneminden söz ediyoruz birlikte. Benim hayallerim sınırsız diyor genç bir kız, uçabilirsin diyorum hayallere sınır koymak yok… “Gelecekte kendimi görmek istediğim yeri yazsam olur mu?” diyor birisi… Yaz tabi, yeter ki yaz ve iste… Görselliğe daha meraklı bazları, verilen kağıtları kitap haline getiriyor. Çizgi roman yapan da var, yazdıkları ile ilgili çizimler yapan da…

Bir tomar hikaye ile ayrılıyorum oradan. Bolca enerji depoladım…Mutluyuz bir arada olmaktan ve zamanın nasıl geçtiğini anlayamıyoruz. Bu arada diğer yazarlar Çınarlı’da okurlar ile buluşmada.

BALIKLARA GÖZLÜK

Otele dönüyorum ve artık biraz dinlenme zamanı… Hava kopuyor birden. Dalgalar sahile vuruyor. Deniz çoştu… Bir dalga geliyor, öteberiyi toplayalım derken benim yakın gözlük dalgalara kapılıp gidiyor… Bekliyorum belki sahile vurur, deniz geri verir diye ama nafile, umarım yakını görmeyen bir balığın işine yarar:) Gözlük olmayınca kitap da yalan ama telefon bir süre idare ediyor.

SON GÜN

Etkinliğin son günü yine müzede Ayfer Tunç ve Mustafa Çevikdoğan’ın “Roman mı Öykü mü? İki Yazar İki Tür” başlıklı söyleşisi var. Keyifli bir söyleşi oluyor. Onların okumaktan zevk aldıkları yazarları öğreniyoruz dinlerken.

Ve son olarak Oya Baydar moderatörlüğünde Ioannis Papachristou ve Mehmeh Akif Yıldırım Ada tarihini konuşuyorlar. Biraz hüzün, biraz nostalji…kimler gelmiş, kimler geçmiş bu adadan. Ucundan kıyısından dahil olmak ne kadar mutluluk verici.

Etkinlikler böylece son buluyor ama Ada yazarları bırakmak istemiyor. Fırtına deniz ulaşımını kilitlemiş durumda. Gecenin ilerleyen saatlerine kadar feribot bekliyor ve nihayet gece yarısı varabiliyorlar İstanbul’a.

MUTLU YILLAR ANNECİĞİM

Ertesi gün benim için tatilin ilk günü ve hava süt liman… deniz sakin, güneş bol … üstelik evren bir de gözlük gönderdi bana!!! Yine adada tesadüf ettiğim arkadaşım Sevgili Altınay yedek gözlüklerinden birini hediye etti ve dünyam aydınlandı… Böylece hayat kaldığı yerden devam…Yaşasın dostlar…

Pazartesi son akşam, ertesi gün biz de ayrılacağız adadan. Bu güzelim denizi, yeşili, sakinliği bırakıp İstanbul’a döneceğiz. Sevdiklerimize kavuşmak işin en güzel tarafı. O da olmasa hiç gidesi gelmez insanın buralardan. Adadan ayrılmadan annemin yaklaşan doğum gününü kutlayalım istedik ve bu güzel akşamda dostların arasında minik bir kutlama yaptık…

ADA BİZİ BIRAKMIYOR

Salı günü yine yaramazdı deniz, fırtına habercisi rüzgar ile günaydın dedik güne. İDO Sefer saatlerini değiştirmişti akşamdan, daha da öne aldı. Neyse hareket ettik bir şekilde.  Beşik gibi sallanarak, azıcık da korkarak ama sonunda sağ salim döndük evimize.

Ada keyifli ama zorlukları da var elbette. Doğayı tanımak, bilmek gerekiyor. Rüzgarın yönü, denizin rengi… Doğayla bütün olmak, onu okumak insanı eğiten bir şey. Mücadele etmeyi değil, kabul etmeyi öğreniyor insan. Gereksiz çabaların yersizliğini anlamak için önemli. O yüzden sakin ve dingin Ada insanı.

HER ZAMAN EDEBİYAT

Tek dileğim, Marmara Adası Edebiyat Günleri Etkinliğin daha nice nice yıllar devam etmesi. Her zaman konuk olamasam da izleyici olarak katılmayı, yılın bu zamanlarını bu keyifli adada geçirmeyi çok arzu ederim. Bu etkinlik sayesinde yazma motivasyonum arttı. İçindeki heyecan ile yeniden bir şeyler yazabilme gücü buldum. Konuk yazarları dinlerken, donanımlarına hayran oldum. Memleket meselelerine bakışları, yorumları, söylemleri, entelektüel birikimleri hiçbir şeyin tesadüf olmadığının en güzel kanıtı. Hepsini tanımaktan, dinlemekten büyük mutluluk duydum. Kitaplarını aldım ama imzalarını alacak zamanım olamadı maalesef… Seneye tekrar gelebilmek için bahanem de hazır oldu böylece…

BİN TEŞEKKÜR TÜM EDEBİYAT VE ADA DOSTLARINA

Tüm bu organizasyonda emeği geçen herkese içtenlikle teşekkür ediyorum. Dahil olmaktan sonsuz keyif aldım… Sadece Ada özelinde değil, herkesin en azından bulunduğu yerde bir fark yaratma çabasının ne kadar kıymetli olduğunu daha da iyi kavradım. Herkes bir şeyler yapabilir, gidilecek çok ada, görülecek bu kadar güzel yer varken neden olmasın? Ada halkını da, sadece bu etkinlik için adaya gelen edebiyat severleri de ve yaz tatillerinin arasında bu güzel etkinliği takip edenleri de unutmamak gerekir. Böylesi bir ilgi gerçekten hem organizasyon ekibi hem de yazarlar için çok büyük bir motivasyon kaynağı oldu… Bu güzel etkinlikle ilgili çok güzel yazılar var, Cem Erciyes , Hülya Çelik harika anlatmışlar örneğin. Başkaları da vardır mutlaka. Hepsini okumanızı öneririm. Çünkü ben ne kadar anlatsam yetersiz kalıyor gibi hissediyorum. Okuyun, özenin ve seneye siz de gelin olur mu?

Ada ve Edebiyat ile yeniden buluşmak dileğiyle sevgiyle kalın,

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir