Bugün size Piraye ve ilk romanı “Seyir” hakkında duygu ve düşüncelerimi aktarmak istiyorum. Biraz Piraye ve özgeçmişinden, biraz da neden bu kitabı anlatmak istediğimden söz edeceğim size. Çünkü benim için farklı bir deneyim oldu bu buluşma.
Piraye ya da tam adıyla Piraye Erdoğan, daha önce hiç tanımadığım bir yazar. Çünkü konu normalde bana çok uzak. Seyir ilk romanı ve ben bu romanla tanıştığım için gerçekten çok mutluyum. Özgeçmişi hem kitabın künyesinde hem de kendi web sayfasında mevcut. İncelemenizi öneririm.

Piraye ile ilgili olarak kısaca profesyonel hayattan, kendini bulma yolculuğuna geçiş sürecini etkileyici ve anlamlı bulduğumu ifade edebileceğim sizlere. Deneyimlerini aktarma süreci de son derece başarılı. Tanıtım sayfasında şöyle bir ifade var, biraz fikir vermesi için sizlerle paylaşmak istiyorum. “Çok severek yaptığı ve üst düzey yöneticiliğe kadar yükseldiği işine rağmen, “bulmam gereken bir şey var” hissini bir türlü yenemediğinden yurt içi ve yurt dışında uyanış odaklı farklı spritüal metotlar üzerine pek çok eğitime katıldı ve araştırmalar yaptı. İnsanın kendini gerçekleştirmesi diye adlandırdığı tatmin, huzur ve başarıyı deneyimleyeceği bir yaşamı oluşturabilme formülünü bulabilmek onun en büyük hedefi oldu. Yıllarca bu alanda bilgi biriktirdi, bilgilerden çıkarımlarını oluşturdu ve bu çıkarımları yaşama nasıl aktaracağını çözmeye çalıştı.” 

Kişisel Gelişim ve Seyir

Seyir bir kişisel gelişim romanı. Kişisel Gelişim, Nefes… bunlar bana o kadar uzak ve itiraf edeyim o kadar önyargı ile yaklaştığım flu alanlar ki. Okumaya gayret edip tamamlayamadığım ve belli ki bu iş bana göre değil diye düşündüğüm pek çok kitap da var aslında kütüphanemde. En azından denemeye çalıştım anlamak için. Sonra baktım olmuyor, üstelemedim. Seyir, raftan bilerek aldığım bir kitap olmadı. Birkaç kez karşıma çıkmıştı ve son seferinde kayıtsız kalamadım açıkçası. Daha önce sizlere anlatmaya çalıştığım pek çok kitap bilinçli seçimlerdi. Örneğin Amin Maoluf’un son kitabı Empedokles’in Dostları gibi…


Peki neden Seyir? Neden diğerlerinden farklı? Ya da neden o da diğerlerinin yanında değil de burada? Pek çok sebebi olabilir. Belki roman dilinde yazılmış olmasıdır beni içine çeken belki de “vakit gelmiştir”, onu henüz çözümleyemedim. Ama en azından bana bir sorgulama kapısı araladığını söyleyebilirim.

Mina’nın Yolculuğu

Kitabın ana kahramanı Mina’nın kendini gerçekleştirme sürecini, içime sindire sindire okudum. Hiç adetim olmadığı halde, bazı cümleleri işaretledim. Genellikle temiz okumayı severim, cümlelerin altını çizme, kenarlarına post-it yapıştırma alışkanlığım yoktur. Ama bu sefer ihtiyaç hissettim. Dil sadeydi, bu çok önemli. Basit zordur ifadesi tam yerini bulmuş. Basit ama çarpıcı idi anlatılmak istenen. Yormadan, en azından benim gibi bu konulara mesafeli yaklaşanlar için cezbedici bir anlatım. Başıma vura vura, ya da üsten üsten söylemlerle değil sakince çekiverdi beni içine.

Bu konular diyorum iki seferdir, nedir derseniz; Spritüal konular demek istiyorum tahmin edersiniz, beni fazlası ile iter. Aklıma yatmaz, bilim dışı gelir. Ya da gelirdi. Elbette sadece bir kitapla tüm fikrimi değiştirecek değilim ama en azından biraz daha içine girmeye, nedir ne değildir merak etmeme neden oldu, bunun için müteşekkirim.

Bilimsellikten uzak her düşünce beni zorlar. Uyum sağlayamam. Bunun altında kendimle yüzleşmemek duygusu da olabilir belki de. Kitabı okuyunca bunu da sorguladım. Kendimi ifade ediş şeklimi değiştirmeye başladığımdan beri hayat daha kolay oldu. Bunu bilinçli yapmamıştım aslında, yol beni oraya götürdü.

Yaş almayla alakalı olabilir. Akışta kalmayı deneyimliyor insan ve söyleyemediklerin kocaman yumrular olup nefesini tıkayınca anlıyorsun ki yol böyle gitmiyor. Ne kadar gerçek o kadar kolay, öğreniyor insan. Tam da bu noktada, adını ne derseniz algıda seçicilik mi, farkındalık mı, uyanma mı bilmiyorum, her yerden benzer mesajlar çıktı karşıma. Ya da herkes uyandı, uyanmak istiyor veya… Bir kaç gün önce çalıştığım kurumun “çalışan mutluluğu” sayfasında şu içerikli yönergeler vardı;

Her Yerde Mesaj Var

  • sana mutluluk vermeyen insanları engelle
  • Seni negatif etkileyen hesapları takipten çık
  • her zaman ulaşılabilir olmak zorunda değilsin, mesajlarına istediğinde cevap ver
  • seni olumsuz etkileyen fakat takipten çıkamayacağın hesapları sessize al…

Açıklamada da kısaca diyordu ki; yediğiniz gıdalara, yaptığınız egzersizlere dikkat ettiğiniz gibi, sosyal medyada size iyi gelmeyen hesap ve kişilere de dikkat edin. Bugün bunun için adım atmanın tam zamanı…
Bu sadece bir örnek, daha pek çok mesaj var karşıma çıkan. Sadece sosyal medya için değil, gerçek dünyada da benzerlerini yapmamız gerektiğini söylüyor hayat bize. Yaşadık, öğrendik, hayat kısa… zaman az… değmez…


Seyir tabi ki bunları anlatmıyor, bu kadar sığ değil verdiği mesaj ama bunları daha çok düşünememe olanak sağladı, kendine özgürleşmek kavramı ile tanıştırdı beni. Bu kavramı araştıracağım emin olun. Duyması bile iyi geldi bana. Değişim değil, dönüşüm… Benim kısıtlı bilgimle ve henüz bebek adımları bile olmayan okumalarım ile kitabı size anlatmam kolay değil. Onun için okumanızı öneririm. Hatta mümkün olursa kitap üzerine sohbet etmek isterim sizlerle.

Seyir Eden misin, Seyreden mi Bu Alemde?


Seyir eden misin, seyreden mi bu alemde? Diye soruyor Piraye, Seyir yolu ile bize? Var mısın? diyor… Benim anladığım yaşam amacımızı belirlemek, kendin olmak. Kendin olarak var olmak, çakma kimliklerinden kurtulup, özüne kavuşmak. Bakmayın bu kadar kolay yazdığıma zor ve ağır bir yolculuk. Ama mühim olan yola çıkmak aslında yolda olmak değil mi?


Son sözlerimi de yine Piraye dilinden, “Kendine Özgürleşmek” makalesinden bir alıntı ile yapmak istedim;
“Kendine Özgürleşmek” ne demek? Bu, benim gerçekten ve gerçekte yaşayabilmeye doğru yapılan yolculuğa verdiğim isim. 
“Kendine gel” derler ya hani, bu şuurumuzu yitirdiğimiz zannedildiğinde bize verilen bir uyarıdır.

Peki ya, her daim şuursuz isek? Ya aslında her an, her olan an bize sesleniyorsa “Heeeey kendine gel” diye?
Gerçekten de kendimize gelmeye yapılan bir davet var hepimize sunulmuş olan ve sen duymayı seçene dek her an tekrarlanan. Üstelik son ana dek de tekrarlanacak olan.  Ben bu daveti kabulden sonrasını yaşadım işte ve yaşıyorum her an … ve işte bu yola, bu yolculuğa verdiğim isim bu.”

Bana bu farkındalığı sağladığı için Seyir kocaman bir teşekkürümü hak ediyor.

Yalın ama içten anlatımı için de Piraye gerçekten kutlanmaya değer….

Hepinize kendinizi bulma yolculuğunda kolaylıklar diliyorum. Artık biliyorum ki, kendimizi bulmadan hiç bir şey yapmış sayılamayız…

Sevgiyle Kalın…

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir