Size daha önce sözünü ettiğim Eskişehir seyahatini anlatmaya ancak fırsat bulabildim. Hem kişisel, hem de ülke gündemim oldukça yoğundu çünkü… Uzun zamandır görmek istiyordum Eskişehir’i ama bir türlü fırsat olmamıştı. Kalabalık bir arkadaş grubu ile 4 Mayıs Cumartesi günü otobüsle çıktık yola. Birbirini iyi tanıyan ve oldukça neşeli bir grup olduğumuz için yolun nasıl geçtiğini anlamadan vardık. Arada bir kahvaltı molası da verdik tabi ki. Berceste, gerçekten inanılmaz bir yer. Bir uçtan diğerine kurulan açık büfe kahvaltıyı görmek lazım. Peynirin her türü, yumurtanın her çeşidi mevcut. Tıka basa olmasa da, bir hayli doyurucu bir kahvaltının ardından vardık Eskişehir’e.

Bizi Anadolu Üniversitesinin önünden alan rehberimiz Enes, oldukça efendi ve bilgili bir gençti. Bize biraz şehrin tarihini anlattıktan sonra ilk durağımız olan, “Bilim ve Kültür Parkı”na gittik. Burası bir masal kenti gibi, suni göl ve etrafında sıralanmış kafeler, çocukların sanatsal faaliyet yapabilmeleri için inşa edilen harika şato. Bu şatonun her kulesi, farklı şehirlerdeki asıllarının birebir kopyası. Hem görsel olarak çok güzel, hem de içinde yapılan etkinlikler adına son derece keyifli bir masal diyarı.

Ardından Porsuk nehri kıyısında keyifli bir yemek yedik. Şehrin her yeri park ve bahçelerle donatılmış. Halkın yararlanması için en ufak fedakarlıktan kaçınılmamış.
Şehir gerçekten çok güzel, her yer oya gibi işlenmiş. Yılmaz Hoca, sanata, eğitime ve en önemlisi insana olan sevgisini, duyarlılığını şehrin her yerine yaymış. Müzeler, parklar, eski binaların restore edilerek günümüz koşullarına uygun düzenlenmesi hepsi halka halk için hizmetin bir göstergesi. Heykeller süslüyor şehrin her yanını. Köprüler ise, her biri birbirinden güzel süslemelerle donatılmış.

Devrim arabasını gördük, filmini de izlemiştim daha önce, Türk mühendislerin alınteri ve özeni ile yapılan bu arabanın, nasıl “kirli”oyunlara alet edilerek atıl hale getirildiğinin hikayesi yeniden içimizi acıttı.
Eski hal’in, şimdi gençlik merkezi olması çok güzel olmuş. En sevdiğim tatlılardan biridir, “su muhallebisi” burada farklı bir sunumu var ama oldukça güzel.

Opera binası, bu binanın yapım ve hayata geçiş aşamasındaki gayret de yine oldukça dikkat çekici. Halkın ilgisini ve sevgisini kazanabilmek için, sanat için her türlü çaba sarfedilmiş. Opera bahçesine kadar giren otobüs, rahatça gidip gelmeyi sağlıyor. Biletler başlangıçta bedava iken, sonra fiyatlandırılmış ama yine de son derece ucuz.
Cam müzesi, odun pazarı evleri oldukça ilgi çekici idi. Anadolu Üniversitesinin kampüsü son derece güzeldi. Yurt dışında bir üniversite kampüsü görmedim eminim Avrupai koşullara fazlasıyla sahipti.
Ama en çok da şehir parkı etkiledi beni. Çocukların güneşten faydalanması için yapılan suni bir gölet, plaj ve ufak bir manej yapılmış. Son derece keyifli ama yararlı.

Bu şehir ben de öyle farklı izler bıraktı ki. İnsan sevgisinin, halka hizmetin, şehirciliğin en güzel örneklerinden biri. İstenirse her şeyin mümkün olduğunu, kaynakların en uygun şekilde nasıl kullanıldığını oldukça somut bir şekilde göz önüne seriyor yapılanlar.
Anadolu’nun ortasında bozkırdan yemyeşil bir vaha, Avrupa şehirlerini aratmayacak bir medeniyet yaratmak istenince mümkün olabiliyormuş bunu gördük
Elbette şehrin kendi lezzetleri ve nostaljik değerlerini de vardı bu gezide ilgimizi çeken, çi börek ve tatlı yedik, lületaşı ile yapılan çalışmaları gördük. Müzeleri gezdik, hatta cam müzesinde çok sevdiğim cam sanatçısı bir arkadaşımın eserini görmek benim için oldukça keyifli bir sürpriz oldu.

İki günlük kısa ama doyurucu gezinin sonunda İstanbul’a dönerken, hepimiz aynı şeyi düşünüyorduk. Yılmaz Hoca çok yaşasın… Keşke her ilimizde onun gibi sağduyulu, sanata, bilime ve insana değer veren vizyonu geniş yöneticiler olsa.

Dünyanın her yerinde güzellikler var ama ülkemizde, hele de bize bu kadar yakın güzellikleri en kısa zamanda görmekte yarar var. Şehircilik anlayışını yakından görün, çi böreği bir de yerinde tadın… Hayret edin, şaşırın, biraz özenin ama daha çok da takdir edin.
Parkı bahçesi bol, sanata sanatçıya değer veren şehirlerde keyifli yaşamlar hepimize…
