Kötü Şeyler
Geçen günkü yazımda da söz ettiğim gibi bu kez “Kötü Şeyler” hakkında yazmak istemiştim aslında. Söz verdim ya, mutlaka yerine getireyim istedim. Ama, sanırım hırsım biraz geçmiş olmalı ki, aynı öfke yoğunluğunu yakalayamadım. Oysa bir hayli doluydum. Hele o son İDO macerası beni benden almıştı.
Gerçi yazdıkça aklıma gelir mutlaka ama, en başlar biraz yumuşak olacak onu şimdiden söyleyeyim. Sonra demeyin ki Müge yine minnoş minnoş yazmış… Siniri hemen de geçiyor diye…
Kötü ve bozuk giden her şeye öylesine alıştık ve duyarsızlaştık ki aradan biraz zaman geçince etkisi bile kalmıyor, ne yazık değil mi?
Sanırım bu duyarsızlık da kötülükleri besliyor… Alın işte teşhisi koydum, hadi bakalım tedaviyi de siz bulun şimdi.
En büyük kötülük Cahillik bana göre… Onun üstüne konumlanıyor her şey. Çünkü cesarette, had bilmezlik de ancak cehaletle kontrolden çıkabiliyor.
Eğitim Şart
Cesaret deyince biraz açmam lazım diye düşündüm. Cesur olmaktan, gözü pek, kahraman ya da korkusuz olmaktan söz etmiyorum, kontrolsüzce ve sonunu düşünmeden yapılan, dürtülerin yönettiği “cahil cesareti” diye tanımlanan şeyden bahsetmek istiyorum tam olarak. Hepimiz bazen bilmediğimiz işlere giriyor, hatalar yapıyor, önünü ardını düşünmeden davranabiliyoruz. Ama aklımız, vicdanımız ve en önemlisi eğitimimiz sayesinde bir noktada “dur” demeyi başarıyoruz. Mesele o “dur” noktasını bilememekte zaten.
Buradaki eğitim de hangi okuldan mezun olduğumuz değil hangi ailede, hangi koşullarda yetiştiğimiz ile ilgili kesinlikle…
Özgüven diye dayatılan sınır tanımazlıkta, etrafında ki herkese yukarıdan bakan kibirde, hangi ortamda nasıl davranacağını bilmeyen aymazlıkta, açık sözlülük kisvesine bürünen küstahlıkta hepsi kötü eğitimin sonuçları değil mi sizce de?
Kişiselleştirmeden, kendimi kötü hissetmeme neden olan olay ve kişilerden söz etmeden, toplumsal kötülüklerden söz etmek istiyordum aslında bugün ama aklıma bir anım geldi. Onu paylaşayım sizinle;
Cevap Net
Yıllar önce öğretmenlik yaparken yazılı sınavda çocuklara “Osmanlı Devleti’nde Yönetim Nasıldı?” ya da bu minvalde bir soru sormuştum. Soruyu değil ama yanıtı o kadar iyi hatırlıyorum ki… “Kötüydü” yazmıştı bir öğrencim. Tek satır, tek kelime… Çok gülmüştüm okurken, herkesin uzun uzun yanıtlar yazdığı soruya onun cevabı netti. Öğrencim kimdi, şimdi nerde, neler yapıyor bilmiyorum ama ne kadar haklı olduğunu her gün, her an, her olayda daha çok anlıyor ve onu sık sık anıyorum.
Onun için bugün size uzun uzun yazmak yerine tek cümle ile özetlemek isterim ki, Her şey gerçekten çok kötü ve daha da kötüye gitmekte…
Rahatsız olduğum/olduğumuz o kadar çok şey var ki… Burada yazmaya başlasam ne benim kelimelerim ne sizin sabrınız yetmeyecek. Zaten bildiklerimizi tekrarlıyor olacağım sadece.
Yine geçen günkü Edebiyat Etkinliğinden örnek vereyim, yazar Aslı Perker, çok güzel bir şeyden söz etti. Dedi ki, bu yaşadığımız her şey geçmişte de yaşandı zaten, üstelik yazıldı da. Jane Austen yazdı hepsini:) İnsana ait her duygu, biz bu dünyaya gelmeden önce de yaşandı, biz gidince de yaşanacak. Yine yazılacak. Çok haklı. Hemen her duygunun, her devirde bir karşılığı var. Aşk, gurur, kibir, öfke ve daha nicelerinin. Bu sonsuz bir yolculuk ve devinim. Mühim olan doğru izleri takip edip, doğru yolda ilerlemek. Yaşananlardan ders çıkarabilmek.
Rol Model
Ben çocuklarımı büyütürken hata yapmalarına çoğu zaman izin verdim. Çünkü bir musibetin bin nasihatten daha iyi olduğuna inanıyordum. Herkes kendi yolunu kendi bulmalı. Yapılmışı var, denenmişi var ile olmuyor çünkü. Nasihatten çok rol model olma kısmına odaklandım ben. Kendimi düzeltmeye çalıştım onlardan önce, kendimi yontmaya harcadım enerjimi. Çünkü biliyorum ve inanıyorum ki benim doğru yaptıklarım, doğru söylediklerimden daha etkili olacaktı. Bilmiyorum işe yaradı mı ama ben kesinlikle olumlu olduğunu düşünüyorum. En azından ben kendimi tanıdım bu yolcukta.
Dedim ya kötülüklerin beslenmesi ve nedenleri ile ilgili teşhisler net. Çözüm yolları ve tedavi sürecinde sıkıntı var. Tedavi edilmesini istemeyenler daha çok olduğu için sıkıntı daha da büyük tabi ki…
Teşhis belli dedik, mühim olan tedavi. Varsa çözümü olan buyursun gelsin, yoksa kimse fazladan bir şey daha söylemesin. Zaten her şey o kadar fazla ki… Söz fazla, kötü söz daha fazla, cahillik fazla, kör cahillik daha fazla, ayrımcılık fazla, fakirlik fazla, zenginlik fazla, açıklık fazla, kapalılık fazla, insan fazla, kötü insan daha fazla… Bunun yanında ahlak, iyi niyet ve sevgi yok denecek kadar az… Yol fazla, yordam eksik, can fazla canan eksik, öfke fazla, şiddet fazla, ceza eksik…
Daha uzar gider bu liste…
Herkesin kendine göre çözümü var aslında, kimi bırakıp gitmeyi, kimi yok saymayı, kimi kendi küçük dünyasında yaşamayı tercih ediyor. Birileri de cengaverce yazıyor, çiziyor, konuşuyor, aktif rol alıyor. Ve dünya bu iyi insanların yüzü suyu hürmetine ayakta kalıyor.
Kötü Sonsuz Değildir
Bugün bu kadar dostlar, kötü şeyler anlatmakla bitmez… Biz yine iyiye çevirelim yüzümüzü, iyiyi arayalım, iyiyi bulalım… Yine aynı etkinlikle Tuna Kiremitçi dedi ki; her çağda yaşayanlar, en kötü zamanın kendilerine denk geldiğini sanıyor. Oysa tarihte bugün yaşadığımızdan çok daha kötü çok daha zor olaylar da yaşandı. Daha büyük salgınlar, daha büyük savaşlar… Bunlar da bitecek bir gün… O da haklı. Tarihi özellikle doğru yazılan tarihi okumak da onun için önemli zaten.
Umudumuzu yitirmeyelim. İyilik bir gün mutlaka kazanacak, onun için önce biz iyi olalım… Bırakalım kötülük kendi kuyusunda boğulsun…
Son söz; okuyalım-okutalım… cahilliği boğmazsak, tedaviler hep eksik kalacak çünkü.
Sevgiyle ve iyilikle kalın…
2 Yorum “YAŞAMASIN KÖTÜ ŞEYLER”
Çok farklı duyguları içinde barındıran bir yazı idi.Kendime dönüp bakmama,etrafımda yaşananları incelememe ve yaşadıklarımdan çıkarımlar yapmama neden oldunuz çok teşekkürler Müge hanımcım Sevgiler ….💐💐
çok teşekkür ederim güzel yorumunuz için. Bazen kendimize bakmayı ihmal ediyoruz, en azından buna vesile olabildiğim için çok mutluyum