| Ağlamak istiyorum hem de öyle bir ağlamak ki gözyaşlarım ile sönsün bu yangın terörü, kuruyan topraklar sulansın, aciz canlar can bulsun…
İçim acı ile dolu, bakmaya görmeye kıyamadığım yemyeşil ormanlar, canlar yanıyor, yok oluyor. Yangın var ülkemde, cayır cayır yanıyoruz günlerdir. Telafisi çok zor bu kayıpların.
Doğanın kendini iyileştirme gücüne çok inanıyorum. Kendi haline bırakırsak bir süre sonra iyileşme belirtileri gösterecektir. Ama insana olan inancım her gün daha da azalıyor. Hani diyorlar ya “insan dünyanın başına gelmiş en büyük felaket” diye, aynen öyle. Çok çok iyi insanlar da var ama o kadar az ki. Elbette bu ormanlar kısa zamanda kendini toparlayamayacak. Yangın ardında çok derin izler bırakacak ama daha ateşi sönmeden çıkarılan yasalarla bir daha hiç var olamayabilirler. En büyük üzüntüm bu.
Can kaybımız fazla yok diyorlar ya, sanki orman can değil, hayvanlar can değil, çiçekler böcekler can değil… Esas onlar can biz ise caniyiz bu dünyada… Yangın sadece insanlara zarar vermedi ki, doğadaki tüm canlılar etkilendi bu zulümden.
Günlerdir yaşanan bu acı, bu kıyım her kim ya da kimler elinden geldiyse, bilerek ya da bilmeyerek kim sebep olduysa lanet olsun diyorum. Bilmiyorum kimseyi de bilmeden suçlayamam ama eğer isteyerek çıkarıldıysa bu bir yangın terörüdür ve cezası çok çok ağır olmalıdır. Yok kasıt değil ihmal varsa o da en az diğeri kadar acı. Halkımızın hiç bir konuda bilinçli olmadığını gösteriyor ki, bunun önünü almak daha da zor. Evimizin dışındaki her yeri çöplük mantığı ile görmemizin acı sonucu. Beni bu yangın zincirlerinin başlangıcından ziyade sonuçları daha da çok ilgilendiriyor. Çok acı çok. Beddua etmeyi hiç sevmem, baba nasihatı “beddua etme döner dolaşır seni bulur” derdi babacığım, ben de sadece düşündükleri ne varsa iyi ya da kötü aynısı kendilerine olsun diyorum misliyle tabi…
Betona Tapanlar
Betona tapan bu nesli tarih asla affetmeyecek. Tarih bizim neslimizi dünyaya gelmiş en zararlı nesil olarak hatırlayacak. Hatırlamasalar daha iyi aslında. Gerçekten utanç verici. Yakan, yıkan, yok eden bir nesle denk geldik ne yazık ki, şu yaşlı dünyada bizim payımıza düşen çağ bu oldu. Yangın var hem ülkemde hem yüreğimde.
Utanan sadece biz ve bizim gibiler işin acısı. Sebep olan ya da yetkisi olan hiç kimse utanmıyor. Canları acımıyor. Değil Yaradan’dan ötürü, hiç bir şekliyle sevmiyorlar, ne insanı, ne doğayı ne güzellikleri … Adeta yok etmeye programlılar.
Ahlak Bekçiliği
Çok üzülüyorum kelimelerim gerçekten yetersiz kalacak üzüntümü ifade etmekte ama bir o kadar ahlak bekçilerine de kızıyorum. Sosyal medyada şunu paylaşmayın bunu paylaşmayın gibi bir sürü söylem var. Size ne?? Kime ne?? Her an biricik, hiçbirinin tekrarı yok. Belki bir daha geçemeyeceğiz aynı yerlerden ki bu çok olası ülkemizde, belki bir daha göremeyeceğiz geride bıraktıklarımızı… Daha 2-3 gün önce gittim Mazı’ya örneğin, doyamadım bakmaya… hadi gel de bul şimdi … buruk bir anı oldu bile hemen. İçimden keşke buraları hiç keşfetmeseler diye geçirmiştim. Aklımdan geçirdiğim bu düşünce bile kahrediyor beni.
Bırakın insanlar ne isterse onu yapsın. Zaten bir çoğumuzun içinden gelmiyor ki doya doya eğlenmek. O kadar büyük bir lüks ki yaşadığımız ülkede mutlu olabilmek, şen kahkahalar atabilmek, başarana şaşmamak mümkün değil. Ama adeta bir cadı avı gibi, kendi halinde gülümseme vesilesi bulanlara bile ağır tepkiler geliyor. Rahat bırakın artık insanları. bırakın kraldan çok kralcı olmayı, hedefe odaklanın. Tepki göstermemiz gerekenler araya kaynayıp gitmesin bu arada.
Gerçek sorumluları, sebep olanları cezalandırın gücünüz yetiyorsa, çektiği bir kare fotoğrafla, yaşadığı bir kaç güzel saati burnundan getirmeyin insanların. Suçlu biz değiliz. Sürekli suçlu psikolojisine sokuyoruz insanları. Gülmeyi, eğlenmeyi bırakın, iki kişi yan yana gelmeye çekiniyor. Zaten pandemi yüzünden hayat durmuştu, birazcık nefes bile fazla geldi. Ne hastalık bıraktı yakamızı, ne varyanyt. Biraz soluklanalım dedik bu kez de yangın büktü belimizi.
Hep söylerim acı gram ile ölçülecek bir şey değildir. Herkes kendince, kendine göre yaşar. Hele ki böyle bir durumda. Ülke yangın yeri iken, kalbi ve vicdanı olan herkesin kahrolduğuna zaten eminim. Daha çok yangın haberi paylaşan daha çok üzülmüyor sözün özü.
Yargılamak kolay ama doğru insanları doğru zamanlarda yargılayalım hatta mümkünse cezalarını keselim. Bırakın gülsün insanlar, bırakın anın tadını çıkarsınlar. Yarının ne olacağı meçhul şu evrende anda kalanı değil, görevinin gereğini yerine getirmeyeni, zalimi, haini affetmeyelim esas. Kimse paylaşım yaptı diye duyarsız, kimse de fazlaca paylaşım yaptı diye evliya değil. Sanmayın ki elinde bir tas su ile ateşi söndürüyor, ya da bir mazlumun başını okşuyor sessiz kalanlar. Herkes yaşaması gerekeni yaşıyor. Kimi alenen, kimi saklı. Kimi takiye peşinde kimi zaten umarsız…
Hep detaylarda boğuluyoruz, hep şekilcilik girdabındayız. Öze bakamıyoruz. Bir kaç gün coşup sonra duruluyoruz. Bir kaç gün sosyal medyada acı paylaşmak, keyifli anları yaşamak ama yaşamamış gibi yapmak acayip övünülesi bir şey. Süresi ne? 1 ila 7 gün arası değişir. Hadi bakalım bitince gelsin yeni paylaşımlar ve en çok da “tbt”ler. Kandıralım el alemi bakalım…
Ateş her zaman düştüğü yeri yakar. Tecrübeyle sabit, benim de ciğerim yanarken birileri keyifteydi, gün geldi tersi oldu. Hayatın düzeni bu. Ne hep ağlayabilir ne hep gülebiliriz. Bir denge içinde geçer yaşam. Oranları değişir bazen sadece. Ama bu kez ateş hepimizi yaktı, yakacak. Sonu gelmez, önlem alınmazsa hepimizi kavuracak. Acıyla izleyeceğiz sonrasını, geri dönüşü imkansız kayıplarımızı.
Sürekli kampanyalar ve yine bu durumdan nemalanmak isteyenler dolaşacak etrafımızda. Yine vicdanlarımızı hedef alacaklar ve yine nereye gittiği belli olmayan bağışlar toplanacak. Ama asla gerektiği yerde kullanılmayacak.
Yine Yangın Yine Acı
Bu film hiç bitmeyecek eğer sorumlular gerekli şekilde cezalarını çekmezlerse farklı versiyonları ile ortaya çıkacak. Seyirci değil yönetmen olmayı seçmediğimiz sürece önümüze konan her filmi izleyecek, yine birbirimize kızacak, yine ahlak bekçiliğine soyunacak ve hep maşa olacağız. Bir bardak su da fırtına koparacak, koca koca denizlerin, yemyeşil ormanların yok oluşuna ağlayacağız. Bir bardak sallama çay reva görülecek bize eski fotoğraflara bakarken avunmak için sadece.
Gerçekleri görerek yaşamaya çalışmalı, hakkımızı doğru yerde aramalı ve mümkünse aynı safta olduğumuzu unutmamalıyız. Dostluklar bir kare fotoğraf paylaşınca bozulacak kadar zayıfsa bizim zaten başka düşmana ihtiyacımız yok demektir. Bölünürsek yok oluruz ve işte o zaman gerçekten kaybederiz. Bir olursak güçleniriz. Birbirimize kızmayı, ateş püskürmeyi bırakalım bence, ateş sardı zaten hepimizi. Ateşi söndürmeyi ve önemli olan bir daha hiç yaşanmamasını sağlamayı amaç edinelim.
Ülkemizde tatil yörelerinde otel yerleri için suni yangın çıkarma modası hep vardı. Bugün o lüks otelleri görünce içimiz sızlıyor. Keza İstanbul’da öyle değil mi? Ne çok yangın oldu şehrimizde de, ne müthiş köşkler, ormanlar yandı yerlerine şekilsiz binaları kondurmak için. Bu yangın da yeni tesisler için bir fırsat olursa, işte o zaman o zaman kızın izin verenlere… Mazı
Bu fotoğraf 3 gün önce Mazı’dan. Anılarımda hep böyle kalsın ve yine böyle olsun diye. Yeniden canlanalım yeniden hayat bulalım, bu güzelliği hiç unutmayalım diye paylaşmak istedim.
Güzel bir dünya için güzel düşünen insanlara ihtiyaç var. Önce düşüncelerimizi temizlemekten başlayalım işe bence. Yakınlarımıza cömertçe harcadığımız öfkemizi, hak edenlere gelince hasır altı etmeyelim.
Yangın nedeniyle zarar gören herkese geçmiş olsun diliyorum. Yemyeşil bir ülke için hep birlikte çalışmaya başlayalım…
Sevgiyle, sağlıkla, huzurla kalın… | |
“Yangın Var! Yine Yangın Yine Acı” için 2 yorum
Yüreğinize sağlık
Çok teşekkür ederim…