Ahmet Ümit sevdiğim ve çok okuduğum yazarlardan biri olmuştur her zaman. Hemen hemen tüm kitaplarını keyifle okudum. Hele bir Komiser Nevzat var ki, çok yakından tanıdığım bir dost gibi oldu adeta. Tatile çıkarken de okuma listeme aldığım kitaplardan birinin Ahmet Ümit kaleminden çıkmış olması tesadüf değil yani. Yeni kitabını heyecanla bekliyordum ve satışa çıktığı ilk gün aldım. Kayıp Tanrılar Ülkesi Ahmet Ümit imzalı son kitap…

Polisiye Roman

Polisiye seviyorum, gerek film-dizi gerekse kitap tercihlerim içinde önemli bir yeri var. Biyografi en sevdiğim tür olsa da polisiye de bir o kadar ilgimi çekiyor. Hele iyi kurgulanmış bir öykünün kendi içindeki matematiği beni çok heyecanlandırıyor. Ancak yazarın kitaplarını sadece polisiye diye nitelendirmek bence sığ bir yaklaşım olacaktır. Gerek bu kitap özelinde gerekse daha önce okuduklarım da polisiyeye eşlik eden ciddi bir tarih bilgisi de var. Bu benim gibi tarihe meraklı biri için daha da keyif verici oluyor. Olay örgüleri, tarihin içinde öylesine harmanlanıyor ki, sanki zamanda yolculuk yapıyor, sözü edilen mekanlarda dolaşıyoruz.

Arkeoloji tarihe ışık tutan alanlardan biri hatta en önemlisi. Ahmet Ümit arkeoloji alanında kapsamlı araştırmalar yaparak, bunu romanlarında çok güzel aktarıyor. Bu da okuduğunuz kitaptan daha da derin anlamlar çıkarmanızı sağlıyor. Bilgi aktarımı sayesinde merak duygunuz harekete geçiyor ve daha detaylı araştırmak için istek duyuyorsunuz. En azından bana öyle oluyor.

Her kitap yeni bir dünya. Hepsi ile hayatımıza yeni pencereler açıyoruz. Ama bizden biri yazmışsa, bildiğimiz topraklarda gezmek daha da fazla haz veriyor bana. En son Zülfü Livaneli’nin Balıkçı ve Oğlu kitabını okurken de bu duyguya kapıldım. Bildiğimizi sandığınız ama bilmediğiniz hikayelerle dolu yurdumuz.

Mitoloji

Ahmet Ümit bu romanında bize sadece bir seri katil hikayesi anlatmıyor. Aynı zamanda mitolojinin gizemli dehlizlerinde tur atmamızı da sağlıyor. Tanrıların hikayeleri, dünden bugüne insanın anlam arayışı ve psikoloji bence bu romanın ana örgüsü için de çok önemli detayları yakalamamızı sağlıyor.

Eğer benim gibi bir tarih tutkunu iseniz, mitoloji de ilginizi mutlaka çekiyordur. Bu hikayede tanrıların, insan doğasındaki yansımalarını daha iyi anlama imkanı buldum aslına bakarsanız. Ciddi bir araştırmanın sonucu ortaya konan bu eserde, hala çözümleyemediğimiz sorunların tanrılar dünyasındaki karşılıkları ile buluştum.

Ahmet Ümit, yine bir cinayet hatta cinayetler serisi içinde güncelden, geçmişe bir yolculuk yaptırdı bize. Tanrı çözümlemeleri ve bitmeyen kavgaları okurken, insanın bir güce inanma ihtiyacının önemini anladım. Dün, bugün hatta yarın bile bitmeyecek kendimiz ile olan savaşımız. Kavgalarımız, acılarımız, hüzünlerimiz…

Herakles

Kitabı çok beğendim ancak bir bölüm vardı ki sanırım en ilgimi çeken o oldu; Herakles’in geçmesi gereken 12 sınav… Bence sadece kendi içinde bile ayrıca incelenmesi gereken bir konu. Adeta bir hayat dersi. Sınavları geçerken aldığı derslerin herkese ışık olacağını düşünüyorum.

Her kitabı okuduktan sonra yaşandığı yerleri görme isteğim oluşur. Bu kitapta da Pergamon Antik Kenti ve Zeus Altarı’nı görebilmeyi çok istedim.

Ahmet Ümit, bu kitabın tanıtımı sırasında edebiyat ile ilgili çok güzel bir saptamada bulunmuş;

Sanat alanları içerisinde edebiyatın en demokratik sanat olduğu değerlendirmesini yapan Ahmet Ümit, “Çünkü okuyucuya kendi hayallerini kurmasına izin verir. Yani karakter varsa okur kafasındaki o karakteri canlandırır, hatta okuduklarından yola çıkarak kast yapıyor. Ama biz bu metni tiyatro sahnesine taşıdığımız zaman veya filme çektiğimiz zaman, bir opera, dizi yaptığımız zaman artık karakter somut bir şekilde karşımıza çıkıyor. Öyle olunca izleyici yönetmenin seçtiği karakteri kafasında canlandırmak zorunda. Ama edebiyat böyle değil. Edebiyat okura kendi fikrini geliştirmek, kendi hayal dünyasını kurmak açısından sonsuz olanaklar verir.”

Yazara ait pek çok kitabı okumuş biri olarak, bu saptamasına yürekten katılıyorum. Bugüne kadar ki başta Komiser Nevzat olmak üzere tüm kahramanları hayalimde canlandırabilmiş olmaktan dolayı çok mutluyum.

Tarih Bilinci

Kitabı okurken takıldığım bir diğer konu da tarih bilinci oldu. Bu yıl içinde tarih ile ilgili pek çok okuma yaptım. Özellikle tarih bilinci konusu üzerinde çok düşündüm. Belki algıda seçicilik olabilir ama bu kadar zengin bir tarihe sahip olup, bu kadar bilinç dışı davranmak konusu beni çok üzüyor her zaman. Sanırım bizim en kötü özelliklerimizden biri de bu. Sahip olduklarımızı korumayı beceremiyoruz. Bu sadece tarihle de sınırlı değil maalesef. Tabi pek çok yönden de sorgulama gereği duyuyor insan, burada kalıp ziyan olmasını beklemek mi daha doğru olurdu, yoksa doğduğu topraklardan uzakta korunması mı iyi? Bu yaman çelişki, tarihe ve tarih bilincine ne kadar önem vermemiz gerektiğini daha da çarpıcı kılıyor.

Bu yaz tatilimin ilk kitabı bir Ahmet Ümit eseriydi. Kayıp Tanrılar ülkesi, polisiye severler için de, tarih severler için de keyifle okunacak bir eser olmuş. Kitap hakkında çok fazla bilgi vermek istemiyorum, okumanızı öneririm. Kitabı okurken, geçmişin izlerini sürerek geldiğimiz bu günlerde, hiç ders alamamış olmak yine çok üzdü beni. Ahmet Ümit bu kitabını, İşid tarafından acımasızca öldürülen arkeolog Halid Esad‘a ithaf etmiş. Gelişimin her türüne karşı olan insanlara karşı sanattan başka bir gücümüz yok ne yazık ki. Sanatın ve bilimin ışığında aydınlanacak geleceğimiz. Geçmişten damıttığımız bilgiler de yolumuza ışık tutacak. Bir polisiye olarak da ilgi çekici roman. Berlin’den Bergama’ya uzanan bir aile dramı, mitoloji ile iç içe geçmiş hayatlar. Sürprizli son ve olayları gelişimi heyecanı hep dorukta tutuyor.

Sırada Amin Maalouf’un “Empedokles’in Dostları” kitabı var. Kışın aldığım ama okuyamadığım kitaplarımı, yaz tatilim boyunca okuyabilmeyi hedefliyorum. Bittikçe yorumlarımı da sizlerle paylaşacağım.

Hepinize keyifli bir yaz diliyorum, bol okumalı, bol dinlenmeli… Kışın yine canlı yayınlarla belki bu okuduğum kitaplarla ilgili söyleşiler yaparız yine, ne dersiniz? Biraz kitap ve biraz şiir konuşuruz yine hep birlikte.

Yeniden buluşuncaya değin sevgiyle, sağlıkla kalın…

“Kayıp Tanrılar Ülkesi Ahmet Ümit” için 3 yorum

  1. Geri bildirim: Ada ve Edebiyat - Yaşamdan Süzdüklerim

  2. Alıp almamak konusunda tereddütteydim. Bu yazınızla birlikte okumaya karar verdim. Kaleminize sağlık.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir