Bugün karantina da 14.günüm. Sanırım günlerden de pazartesi… Biliyorum elbette pazartesi olduğunu henüz o raddeye gelmedim ama farklı bir pazartesi hani o keyifli tatil günlerindeki “sendromsuz pazartesi” ler gibi de değil, her zaman ki koşturmalı olanlardan da. Nevi şahsina münhasır bir pazartesi. Sabahtan beri tüm whatsup gruplarımda benzer paylaşımlar ve iyi dilekler vardı. Motivasyonumuzu yüksek tutmaya çalışıyor bir yandan da kaygımızı hafifletmeye gayret ediyoruz. Zor bir bekleyiş. Elbette her gecenin bir sabahı olduğunu hayat öğretti bize ama o sabah ne kadar mesafede onu bilmiyoruz. Sanırım tedirgin eden de o.


Ben de sizler gibi günümün büyük kısmını mutfakta geçiriyorum, yeni tarifler deniyor, yıkıyor paklıyor yine yıkıyorum… saatlerce uğraşıp kısa sürede tüketilen yemekler yapıyor sonra yeniden yeniden yapıyorum. Neler yaptığımı söylemiyorum canınız çekebilir, ama mutfakta hiç iddiası olmayan biri olarak hızla yol alıyorum gibi duruyor…


Kitap çok okuyamıyorum. Neden bilmem o konuda motivasyonum biraz zayıf. Deniz kenarında bile çok daha fazla okurdum. Akşamları yemekten sonra başlayıp sabaha yakın saatlere kadar dizi izliyorum. Freud, English Game ve Unorthodoks dizilerini izledim. Özellikle Unorthodoks çok güzeldi. İlgimi çekti. Kadın öykülerini daha çok seviyorum sanırım. Borusan konserini dinledim, bale izledim… evden katılabildiğim tüm etkinliklere dahil olmaya çalışıyorum. Sanatın muhteşem bir iyileştirme gücü var. İnsanın içine işliyor, duygularını onarıyor.


Arkadaşlarım ve ailemle sürekli haberleşme halindeyim. Görüntülü sohbetler çok iyi geliyor.
Geçen hafta Okuma Salonu sayfamda canlı bir tanıtım yaptım. Geri bildirimleriniz beni çok mutlu etti. Şimdi diğer üyelerden de bekliyoruz benzerlerini.


Tüm bunların yanında aslında hayatımın ne kadar dolu olduğunu şimdi daha iyi anladım. Çoğundan zevk alsam da aslında sırtımda taşıdığım ne çok yük varmış meğerse. Şimdi hepsini bırakmak zorunda kalınca, daha çok düşünmeye başladım. Hangilerini keyifle, hangilerini mecburiyetten, hangilerini ise anlamsızca yüklenmişim diye. Elbette kendi tercihim olsa içinde bulunduğumuz günleri seçmezdim bunları düzene sokmak için ama çarkın dişlilerinin arasına o kadar sıkışmışım ki kendi özgür irademle çıkabilmem mümkün değilmiş.


Madem özgür iradem burda yetersiz kaldı, o halde ben de düşüncelerimi özgür bırakma konusunda ipleri ele alabilirim.

Ne istiyorum? Ne bekliyorum? Ne seviyorum? Yapmak zorunda olduklarım? Olmasa da olurlarım? Ve diğerleri… bugün önce kütüphanemi sonra da duygu ve düşüncelerimi düzenlemeye karar verdim.


Bir sigara tiryakisinin ölüm korkusuyla sigaradan vazgeçişi gibi olmasın istiyorum terkedişlerim. İç sesimi dinleyerek, kendimi tanımaya çalışarak yavaş yavaş bırakayım yüklerimi. Olur da bu günler geçer ve sağlıkla yeniden hayata dönebilirsek, tercihlerini yapmış biri olarak yaşayabilmek istiyorum bundan sonra.


Bugüne kadar kendini mutlu etmek için ne yaptın? Peki ya başkalarını??? Burda bir denge olmalı bence. Bugünlerde ev ödevim bu, denge nasıl ve ne şekilde kurulmalı???


Yeni bir hafta ve yeni başlangıçlar diyelim o halde. Daha iyi haberler alabileceğimiz günler çok yakın olsun. Sevdiklerimize sağlıkla kavuşabilmek dileği ile …

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir