Bugün 3 Nisan ve ne yazık ki neşe dolamıyor insan… Günleri saymayı da bıraktım. Artık tamamen akıştayım. Böyle de bir yaşam şekli varmış öğrendim. İçimden ilginç biri çıktı şimdi onunla anlaşmaya çalışıyorum. Hiç bilmediğim yeni özellikler. Dün online dinlediğim bir seminerde, bu süreçte yeni şeyler öğrenmek zor olabilir bir de bunun için kaygı yaşamayın, geçmişte sizi ne mutlu ediyorsa yine onu yapmaya çalışın benzeri bir söz vardı. Dışarıdan bir sürü uyaran var. Bir sürü öneri, şunu yapın bunu yapın gibi. Yapmaya çalışıyorum bazılarını ama hakikaten de yapamayınca derin bir yetersizlik duygusu ki bu ara buna hiç ihtiyaç yok. Ben de kendime bir döngü oluşturdum. Zaten kısır döngü içinde geçen günlerde kendi iç döngümü oluşturmaya çalışıyorum.

Gelin iyi yönlerinden bakalım bugün bu döngünün;
Saat kurmadan uyanmak güzel mesela, ne zaman uyanacağına kendin karar vermek keyifli. Mandra Filozofu geliyor aklıma, uykum gelince yatıyor, uyanınca kalkıyorum.Kalkar kalkmaz camları açıp temiz havayı solumak çok güzel, hava oldukça soğuk ama sizlerin de fark ettiği gibi çok temiz. Sonra sabah sporu, yaklaşık 40 dk. Youtube da “walking at home” ile. Çok keyifli, sabah neşem…


Zaten hayat hep “at home” bu aralar hatta “at kitchen” benim için yani mutfakla haşır neşir günlerim, işte bu pek aşina olmadığım tarafım. Yemek yaparım, yetecek kadar, doyacak kadar, ikram edecek kadar… elimin lezzeti fena değildir, sıradan yani… ama asla ne özel bir maharetim ne de çok ciddi bir ilgim vardır. Yıllar içinde gelişen zorunlu bir birikim benim ki… Ama bu günlerde kendimi sürekli mutfakta buluyorum. Bir nevi terapi belki. Reçelden, turşuya, dolmadan cheesecake’e uzanan bir yolculuk yaptım bu süreçte. Daha fazlası da var ama onlar rutin denemeler, bunlar ise yeni denediklerim. Bu sabah da ekmek yaparak başladım güne… şimdi fırından çıktı, lezzeti ile ilgili bilgiyi sonra veririm…


Sadece ben değil pek çok çalışan arkadaşım benzer durumlarda bu günlerde. Ev hanımları için sıradan olan şeyler bizler için sıradışı oldu. İçimizde yatan mutfak aşkı ortaya döküldü. Nedenleri çok, hep acelesi olan bizler için bu dinginlik değişik. Mutfak enterasan öğretilere sahip bence. İlki sabır ki sanırım benim en çok sınandığım şey. Öylesine acelem vardı ki hayatla, koşmaktan durmaya vakit yoktu. Sonra durdum ama bu sefer de içine girdiğim düzen buna izin vermedi. Koşmaktan yürümeye geçtim elbet zamanla ama durmak! İşte o imkansız gibiydi. Eee durdum işte, durduk… hayat durdu… sen misin sabırsız olan, al sana dedi… mutfak sabır işi. Sakince, telaşsız ve sabırla oluyor o tam tetamati ile yemekler… vaktinden önce pişmiyor. Sabırla sen de pişiyorsun. Beklemeyi, haz almayı, kokuları duymayı, sesleri dinlemeyi öğreniyorsun.


Düzen sonra, hangi sırayla ne yapacağını bilmen lazım. Yoksa kaos… hem yemek hem de mutfak açısından düzen önemli.. herşeyin bir sırası, bir düzeni var. Bunu kavrıyorsun.


Bir diğeri kaynakların verimli kullanılması. Çok şükür henüz kıtlık günlerinde olmasak bile ilerisi ne gösterecek bilmiyoruz. Elimizdekini verimli kullanmak, ziyan etmemek gerekiyor. Mutfakta yaptığımız her şeyi nasıl değerlendirebiliriz diye düşünmek, kaynaklarımızı doğru kullanmak şart.
Senkronize olmak var bir de eş zamanlı hareketler, ritmik olmak gerek. Adeta dans gibi… eğil kalk, dön karıştır, tekrar ve tekrar… ve baştan…


Bazen evcilik oynayan küçük bir kıza benzetiyorum kendimi. Aynı tabakları kaldır koy, bir daha yıka, bir daha kaldır hiç bıkmadan… onun için farklı tabaklar, farklı sunumlar yapmak istiyorum her gün. Rutini biraz da olsun kırmak için…


Dedim ya, mutfak öğretiyor aslında. Evde kalmak öğretiyor. Durmak öğretiyor. Siz öğrenmek isteyin yeter ki…


Tüketim alışkanlıklarımız değişti bu süreçte, artık en çok mutfak ve temizlik malzemesi alıyoruz. Kuaför, giyim, eğlence, uzak şimdilik geçen gün kızımla karantinadan çıktığımız ilk gün ne giyeceğimizi ve nereye gideceğimizi hayal ettik uzak bir düş gibi geldi.


Evin diğer rutinlerini saymıyorum, temizlik, çamaşır vs. Onlarsız yaşam mümkün değil. Elbette sosyal medya, haberler ve izlenecek filmler/ diziler…


Alışılmışın dışında olmak, aliskanliklari degistirmek sancili ama sevmeye calismak ve sonunda sevebilmek… Stockholm sendromu dedikleri gibi bir durum mu bu acaba?


Bu günler geçecek!!! Ama delip mi geçecek? Yoksa öğretip mi? Bunu bilmiyoruz. Ama en azından bireysel bir tercih yapabiliriz. Dilerim dersimizi alıp öğrenmiş olarak döneriz yeni yaşantımıza. Yeni diyorum çünkü biliyoruz ki hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.


Sağlıklı günlerde buluşabilmek dileği ile, evde kalalım yine…
Bu arada ekmeğim çok güzel oldu…

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir