Belli ki bu böyle devam edecek. Endişeli, kaygılı günler elbette geride kalacak ama sanırım izleri bir süre daha devam edecek. İsterdim ki anlatacak çook keyifli şeylerim olsun ama yok. Beklemek var, sabir var ve en kiymetlisi umut var.
Sizlerden farklı neler yaptım? 65 üstü ve 20 yaş altındakilerden farklı olarak bir iki kere markete gittim. Ama uzun tur attım eve geliş yolumu geniş bir çember ile taçlandırdım. Bağdat caddesine kadar koşar adım gittim bir keresinde, Penguen’e ugrayıp kitap/dergi aldım. Sonra yine koşar adım döndüm. Kitaplarımı havalandırdım bir gece boyunca. Yok öyle hemen alıp okumak. Ama çok hoşuma gitti bu minik kaçamak…
Markete giderken sıklıkla önünden geçtiğim yüncü açıktı, ilk defa içeri girdim. Anneannemin evi gibiydi. Teneke dikiş kutuları, yünler, danteller, şişler, tığlar ve etamin. Çok severim yapmayı. Yün aldım ama unuttum yapmayı dedim, “Bisiklete binmek gibi bir şey, hemen hatırlarsınız” dedi satıcı hanım. Evet gerçekten hemen hatırladım. İlk gece bir yumağı bitirdim ve ertesi gün koşarak tekrar gittim. Hatırlamışsın dedi evet ya, ben anneannesiyle büyüyen bir çocuktum dedim, ben de öyle dedi. Andık ikisini de sevgiyle. Yün örmek hoşuma gidiyor. Belli bir niyetim yoktu ama televizyon battaniyesi olmasına karar verdim başlayınca. Bitti bitecek, her gece bir yumak örüyorum zevkle. Gündüz ise kızımın ifadesiyle “evi çitilemediğim” zamanlarda da kanaviçe, çünkü akşam gözüm görmüyor…
Bir rutinim oluştu, sabah uyanınca biraz spor, sonra ev isi, yemek. Arada biraz kitap okuma, sonra biraz kanaviçe… akşam da televizyon karşısında örgü. Uyumadan önce yine kitap.
Bu birkaç gündür, bolca örgü ve TV… bir sürü yeni dizi ve film. Anne kız karşılıklı örgü örüyoruz, çok hoş. Bir daha bu kadar uzun vakit geçirir miyiz bir arada kim bilir? Onun için hem kızımın hem bu boşlugun tadını çıkarmaya çalışıyorum. Bana kahve yapıyor, sohbet ediyoruz. Yeniden bulmuş gibiyim. Hayat koşturması sevdiklerimizle bile olan zamanımızı elimizden alıyormuş demek ki… Ne yazık!
İki yeni dizi izledik. Aşk 101 (Netflix) ve Alef (Blutv) ikisini de sevdim. Yeni diziler ve bence oldukça da başarılılar. Gurur verici. Gece herkes kendi alanına çekildiğinde de “After Life”, sevdim, tatlı, naif … ve birkaç da film ama ısrarla tavsiye edebileceğim pek yok aralarında. Sadece bir arkadaşımın önerdiği Damızlık Kızlar kitabını bulamadım daha doğrusu hijyen kaygısından yeterince bakamadığım için dizisini izliyorum, henüz çok başındayım.
Dün yine Okuma Salonu etkinliğimiz vardı, Sevgili Gözde’den (Hatiboğlu) Ümit Yaşar Oğuzcan dinledik, ne güzel oldu. Haftaya da bir Özdemir Asaf günü yaparız belki, belli mi olur?
Yeni tarifler denemedim ta ki bu sabaha kadar, bu sabah hem Ramazan hem de Akshaya Tritiya, (Hindular ve Jains’in yıllık bahar zamanı festivali) olduğu için mayalı bir şey yapmak istedim ve ilk Ramazan pidemi denedim. Tadı gerçekten güzel oldu ama şekil konusunda biraz daha çalışmam lazım. Maya, büyümeyi, gelişmeyi, çoğalmayı simgeliyor. Bereketli ve güzel günlerimiz çok olsun. Ramazan’ın ruhunu severim, çocukluğumu hatırlatır bana. Bereketi, huzuru. Dilerim özlem duyduğumuz güzel günlere kısa sürede kavuşuruz.
Bu süreçte bazı tespitlerim oldu…
Çok yemek yapan biri isen, ev işine az zaman ayırman gerekiyor. El işini çok yaparsan yemek de yok. Çok temizlik yapıyorsan diğerleri zayıf, hepsini yapmak istersen zamanını iyi yönetmen lazım. Planlı olmak burada da önemli. Yani ev hanimi olmak kolay değil. Her şeyi hakkıyla yapabilen kadınlara şapka çıkarıyorum vaktin bolsa bunları planlamak mümkün… ya da yeni ve hevesli isen… hayattan çaldığımız bu zamanın bir faydası daha…
️
Diğer tespitim bahçe hadi onu geçtim balkon önemli… deprem kaygısı ile balkonu yok eden mühendislere fena halde kızgınım, yeni evlerde balkon katliamına hayır! Fransız balkon bize göre değil…
Ve son olarak uyum… insan her olaya nasıl uyum sağlayabiliyor değil mi? Sanki hepimiz hep evdeymişiz, yerleşik düzene geçip ekmeği, yemeği yeni keşfetmişiz gibi meraklıyız. Mutfak, ev isleri günlük rutinimizmiş gibi adeta. Meğerse hepimiz ara sıra da olsa stop düğmesine basmak istiyormuşuz. Hepimizin durmaya, kendini keşfetmeye ihtiyacı varmış. Hepimiz sakinliği özlemişiz. Kaos yormuş bizi.
Elbette bunun geçici bir süreç olduğunu bilmenin rahatlığı bu. Normal -neyse normal, kime ve neye göre normal- hayata dönünce kaldığımız yerden başlayacağız yine koşmaya belki. Arasına ayraç konmuş bir kitap gibi kalan sayfaları yani kalan zamanı bitirmeye çalışacağız. Belki de durmayı deneyeceğiz bazen, kimse bizi zorlamadan, bir neden yokken. Arada sırada -dur- diyeceğiz kendimize. Elimizi yine hamura daldıracağız rahatlamak için… bilmiyorum mümkün olacak mı?
Bugün de böyle, sağlıklı, bereketli, huzurlu mutlu günler diliyorum hepinize.
