
Korona ve Ben
Evde olup, daha sakin kalınca ve de hayata şöyle dışarıdan bakmayı deneyince, farklı çıkarımlar yapabiliyor insan. Neredeyse tüm gün haberleri izliyorum, sosyal medyadan takip ediyorum.
Evde olup, daha sakin kalınca ve de hayata şöyle dışarıdan bakmayı deneyince, farklı çıkarımlar yapabiliyor insan. Neredeyse tüm gün haberleri izliyorum, sosyal medyadan takip ediyorum.
“İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı; Önce hafiften bir rüzgar esiyor; Yavaş yavaş sallanıyor Yapraklar ağaçlarda; Uzaklarda, çok uzaklarda Sucuların hiç durmayan çıngırakları; İstanbul’u dinliyorum gözlerim kapalı.”
Size biraz dün’den söz etmek istiyorum. Hala bu kadar duygu yüklü iken yazmak istedim içimden geçenleri. Herşey bir gün sevgili kızımın cafesi HotPot Çocuk Atölyesinde
Bir çok şehrin konulmuş adı dışında bir de çağrıştırdığı ya da karakteristiğini belirleyen birkaç adı daha vardır bildiğim kadarıyla, ne bileyim Melekler Şehri diyorlar kimine,
Yazmak, yazının keyfini almak hele de bunları paylaşabilmek çok farklı, çok güzel bir duyguymuş meğerse. Yazmayı zaten çok sevdim her zaman. Kalp kırıklıklarımı, acılarımı, sıkıntılarımı
Bir de yarışmaya katıldım !!!! Cep telefonum çaldı, arayan Devrim adında bir beyefendiydi. Kelime Oyunu yarışmasından aradığını ve beni davet ettiklerini söylediğinde çok şaşırdım, hatta
Jean Jacques Rousseau, “Parlak zeka, insanı bütün nimetlere kavuşturmaz” derken, Cicero da; “Zeka, tıpkı bir tarla gibi ekilmeye ve bakılmaya muhtaçtır” diyor… Günlük yaşamımda ve
Edward Young’ın çok sevdiğim bu sözünü sizinle paylaşmak istedim; “Vicdan Tanrı’nın tatlı fısıltısıdır”… Geçen gün “Zaman Vazgeçer mi?” başlıklı yazımı yazarken, orada kendi kendime sorduğum,
Yine aylardan Kasım, yine mevsim sonbahar… Doğduğum ay olmasının dışında Kasım ayının fazlaca bir anlamı yoktu benim için aslında… Zamanla sevmeye başladım bu ayı ve